6 Temmuz 2010 Salı

5 Mayıs 2010 - Vesta'nın Bebeleri

O gun, her şey gayet sıradandı: yaklaşık 2 aydır karnı gunden gune buyuyen, nihayetinde davul olmuş ağır vasıta Vesta'yı sabah yuruyuşune çıkardım. Elbette yuruyuşlerimiz eskisi kadar uzun değildi, 10 dk'lık bir yuruyuşun ardından eve geldik. Bilgisayarı açtım, msn'den laklak ediyorum. Vesta'da yatak odamda, her zamanki gibi takılıyor...

Tabii ben öyle zannediyorum. Daha pc'yi açalı 10 dk olmadı ki, çok sevgili titiz babam "Aaa bu doğurmuş, Oktaaaayyy" diye ses etti bana. Normalde 8 mayıs'ta bekliyordum doğumu. Her bokta olduğu gibi, yapılacak bir suru işi son gunlere bırakmıştım yine; ki çok sevgili kızım içindeki piranalardan sıkılmış olacak, pırtlatmış hemen birini. Babamın titizliğini niye söyledim, daha bana seslenmeden evvel eline viledayı almış gelmiş, odanın ortasındaki suyu silmeye kalkıyor. "Höt" dedim; çık dışarı!

Garibim Vesta, plesentayı yırtmış, yavruyu yalamış falan ama; bi yandan kafesine girmiş bi yandan yavruyu yalayıp oraya almaya çalışıyor. Bi' panik bi' heyecan. Bi bızık bızık bızıklamalar... Çok sevdiği kafesinde doğum yapmak istemesini anlıyordum lakin, hareket alanı çok kısıtlı bu kutucuğun içinde pek de mumkun görunmuyordu. İlk doğan yavrucuğumuzu alıp, sakince kafesin yanına onun için duzenlediğim yere koydum. Guya hasta bezi filan alıcaktım ya, işte son gune bırakırsan, köpek de pırt diye çıkarırsa öyle olur. Neyse efendim, Vesta hatun hemen geldi tabii yavrusunun peşinden. Yatırdım onu oraya, verdim yavruyu önune. Tamam dedi, burası daha uygun...

İkinci yavru, uçuncu yavru, çatır çatır doğurmaya başladı. Ortalama 30 dk bekleyip, 2 tane arka arkaya çıkarıyo hatun. İkinciden itibaren, uzerindeki o stres gitmişti bile. Sanki kırk yıllık ebe gibi yapması gerekenleri sakince, harfiyen yapıyordu. Ki biz buna içgudu diyoruz.

Her yavru doğduğunda, msn'den erkek-kız-erkek diye anlatıyorum insanlara. Bu bağlamda en çok Fulden'in kafasını şişirmiş olabilirim; olsun. Ben sakin olduğumu falan sanıyordum; ama öyle değilmişim, daha sonra hakkımda girdiği entry'den bunu anladım. Doğum, muthiş bir şey... Aman doğurtma, diye kafamı siken kimseyi iyi anmıyorum. Daha önce de birkaç doğuma tanıklık ettim; evet riskli bir olay; kabul. Ama ben Vesta kadar kolay doğum yapan bir köpek daha görmedim. Sanırım bunda, kendisine sahip olduğum gunden beri (43 gunluktu), kendisini at gibi koşturmamın, fit ve dinç bir vucuda sahip olmasının buyuk etkisi vardı. 30 dk ila 45 dk arasında ikişer ikişer çıkardı bebeleri, yattığı yerden, neredeyse hiç inlemeden, zorlanmadan. Yemin ediyorum kakasını yaparken daha çok zorlanıyor bu hayvan. Sadece tek bir yavrum ters ve plesentası yırtık bir şekilde çıktı rahimden; ona elimin ucuyla mudahale ettim ki; aslında ona bile gerek olmadan çıkartırdı onu da. Yaşadığım en buyuk terslik yavrunun 1 tanesinin ters gelmesiydi. tabii o an korkuyor insan; ya ölurse, ya yaşamazsa... diye milyon soru geliyor insanın aklına. Ama 5 dk sonra diğer yavrulardan hiçbir farkı olmadan memeye yapıştığında derin bir ohh çekiyorsunuz...

Neyse efendim; 2. dişim, 5. yavrum Lubia doğduğunda, Fulden; "Oktay o yavruyu sakın karıştırma, o benim yavrum" dedi. Neymiş efendim, bişey bişey çalıyormuş o anda, bu bi işaretmiş. Yemin ediyorum hatunun mistik guçleri var. Kilometrelerce öteden en manyak ama en sempatik yavruyu seçmeyi başardı. Anastasia Lubia'dan daha sonra bahsedeceğim; eşek gibi de adı var arkadaşın: Anastasia Lubia "Dancing Quenn" Dominator... Höh!

Öğleden önce 11 gibi başlayan doğum; öğleden sonra 5 gibi sona erdi. Veterinerimiz gelip Vesta'yı ve yavruları şöyle 1 mt. mesafeden kontrol etti, her şey on numara, dedi, gitti. Önumuzdeki 50 gunumun uykusuz geçeceğini nerden bileydim ben :)

İri ırklarda bilhassa ilk doğumlarda gerek annenin boyutları ve tecrubesizliği, gerek yavru sayısının fazla olması nedeniyle anne altında kalarak ezilmeler olabiliyormuş; ki bunu Vesta'dan bir hafta sonra doğan Rasha'nın yavrularından 3 tanesinin ölduğunu duyunca daha iyi anladık. Yavru sayısı fazla, bir tane yavru abuk subuk bir yere sıkışıyor ve basıyor çığlığı... Bunun uzerine anne hopluyor yerinden, o hoplayınca tum yavrular yaygaraya başlıyorlar, hayvan bi ona bi ona derken kafayı yiyor. İşte bu esnada gerçekten de ustunde basıp ya da yatıp öldurebilir bir yavruyu. Ben bu noktada her seferinde devreye girdim, hiç riske atmadan ilk 2 gun boyunca yavruların selametlerini sağladım. Hani sanıyorum ki ilk 3-5 gun geçsin; sonra uyurum gece filan... Hepsi hayalden ibaretmiş meğer...

3. gun yavruların kuyruklarını aldılar. Çok temiz, çok başarılı geçti. Lakin 2 gece daha sıfır uykuyla durdum, bir terslik çıkmasın diye. İşin özu, ilk 96 saat gözumu bile kırpmadım resmen.

Sonra uyurum dedim, yine uyuyamadım. Hem onlara bakma isteğimden, hem de ne zaman uykuya dalacak olsam fırlamaların ağlamaya başlamasından. Sistem şöyle işliyor: Uyanıyor ve ağlamaya başlıyorlar, hepsi memeye gidene kadar ağlama kesilmiyor. 30 dk kadar suren bir emzirme surecinden sonra ve hatta emerlerken uykuya dalıyorlar. Aradan 30 dk ya geçiyor, ya geçmiyor çiş-kaka ihtiyacından kelli başlıyorlar ağlamaya. Eee vesta 9 başlı ejderha değil ki, aynı anda ilgi bekleyen yavrularına yetişebilsin. Birini hallediyor, diğerine geçiyor. E bu fasıl da bi 15-20 dk suruyor. Sonra uyumaya devam. Ne kadar? En fazla yarım saat... Ne oldu? Acıktık! Hey yavrum hey...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder